Ulusal Trafik Güvenliği ve Trafik Eğitimi Paneli

ulusal-trafik-guvenligi-afis.png


Dr. Öğr. Üyesi Şevket AYAZ: Trafik kazalarının zararları sadece ölüm, yaralanma ve maddi hasar değildir. Onun yanında esas görünmeyen çok ciddi zararları vardır. Ölen insanların yakınlarında oluşan olumsuz etkiler, psikolojik baskılar, bakım masrafları, yaralıların sakat kalması durumunda hem çalışmaktan alıkonulması, kazanç sağlayamaması hem de ekstra bakım masraflarını düşündüğünüz zaman kazaların maliyeti gerçekten inanılmaz sayılara ulaşıyor ve çok ciddi bir zararla karşılaşıyoruz. İşte bu yüzden bunların engellenmesi konusunda planlı ve disiplinli çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu çalışmalara tabii ki devletimizin güvenlik kuvvetleri başta olmak üzere; yerel yönetimler, sağlık bakanlığı, karayolları gibi bütün sorumlu kuruluşlar önderlik edecektir. Bunun yanında; basın, medya, sivil toplum örgütleri ve üniversitelerimize de çok ciddi sorumluluklar düşmektedir. 

 

Bülent AY, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı: Türkiye'nin en kalabalık, dünyanın sayılı metropollerindendir İstanbul. Eğitim şehri olması, son zamanlarda gelişen sağlık faaliyetlerinden dolayı devamlı gelişen yapısıyla İstanbul'umuz ayrıca Asya Avrupa kıtasının iki yarımadası üzerinde bulunması, fiziki yapısı ve iki kıta arası her mevsim sorunsuz hava, deniz, kara ulaşım sektörlerini bünyesinde barındırmaktadır. İlimizin bu özellikleri, ülkemizin büyük bir nüfusunu barındırması ve ayrıca ulaşım kavşağındaki yerinden dolayı gerek yurtiçinden gerek yurtdışından gelen misafirler ve gerek kendi nüfusundan dolayı büyük bir insan kitlesine sahiptir. Bu şehrin sosyo-kültürel yapısından dolayı toplantı, sempozyum ve buna benzer birçok faaliyeti İstanbul'da devamlı suretle görmemizden dolayı, tabii ki bu nedenler ve kazançların yanında, beraberinde bazı sıkıntı ve sorunlar da getirmektir. Bunların da en büyük sıkıntısı trafiktir. 

 

İbrahim AYBAR, Renault MAİS Genel Müdürü: Yani her şey insanda başlıyor, insanda bitiyor. O zaman aramızda çok değerli bir sosyolog, devlet adamımız vardı. Eski Devlet Bakanımız, Turizm Bakanımız Sayın Tınaz TİTİZ, o da benim hiç unutmadığım, hayatta kendime düstur ettiğim çok güzel bir tanımda bulundu. Dedi ki: "Bu işlerin çözümü için aslında konu basit, bizim insanımızda üç tane mental mikrop var, bunları öldürürsek mesele biter." Mikropları da çok güzel tanımladı: "Birincisi, 'önce başkası hatasını düzeltsin sonra ben düzeltirim' mikrobu. Neden önce biz düzeltmiyoruz, niye biz hatamızı gördüğümüz an başkalarının ikazına gerek olmadan düzeltmiyoruz. Kaza veya hata yaptığımızda bunun hatasını hemen fark edip neden bir daha geçmemeye çalışmıyoruz. Trafik tıkandı, emniyet şeridi boş ille de oraya girmeye çabalıyoruz veya bir şekilde oraya girmişsek neden bir daha girmemeye dikkat etmiyoruz. Neden başkaları hata yapıyorsa, emniyet şeridine giriyorsa, 'onları düzelt sonra gel bana' demeye çalışıyoruz; işte meselenin bir tanesi bu." dedi. Biz önce hata yapmamayı ilke edinmeli, bunun erdemiyle hayatımızı donatmalıyız, birincisi bu. İkincisi, "Evet, ama yine de…", "Evet kurallar, ama yine de şuradan kaçıvereyim",  "Evet kural engelliyor, ama yine de şuradan geçivereyim". Neden? Eğer kural varsa, o zaman ona uyulacak, kural yanlışsa da kural değiştirilecek. Ondan sonra yine o kurala uyulacak. İşte ikinci mikrop bu. Üçüncüsü, "Bana ne, sana ne" mikrobu. "Trafik sorunu var burada, bak bu insan hata yapıyor şurada, gel onu uyaralım." Bana ne zihniyeti, kimse müdahale etmiyor. Siz, iyi ki şu anda "Bana ne" demeyenlersiniz, bizleri dinliyorsunuz. Aynı şekilde, "Sana ne" mikrobu. Birisi hata yapıyor, uyarıyorsunuz. Size cevap, "Sana ne".  Ne demek sana ne; hepimizi tehlikeye sokuyor, hepimizi bir yerde riske ediyor. O zaman kimsenin de hata yaptığında, uyarıldığında "Sana ne" deme hakkı yok. İşte bu üç mikrop kafalarımızdan yok olursa, DNA'larımıza bir şekilde girmezse ta çocukluğumuzda, o zaman biz bu işi temelden çözebiliriz.

 

Kenan AYDOĞAN, Trafik Uyg. Den. Daire Bşk. Alınan tedbirlere ve yapılan iyileştirmelere rağmen halen Türkiye'de yüz bin kişiye düşen ölü sayısının dört civarında olduğunu görüyoruz. Dünya Bankasının gelişmekte olan ülkeler ile ilgili yapmış olduğu bir çalışmada, gayri safi milli hasılatın yüzde 1,5'inin sosyo-ekonomik kayıp olarak trafik kazaları sebebi ile gerçekleştiği söyleniyor. Bu bakımdan Türkiye'nin de çok büyük bir kaybı var arkadaşlar. Yaklaşık iki milyarlık bir kayıp. Eğer bu kayıp trafik kazaları sebebiyle milli ekonomiye yük olarak kalmasaydı, biz inanın bugün yaşamakta olduğumuz sosyo-ekonomik hayatı çok daha üst düzeylere taşıyabilme imkânına sahip olacaktık. 2008 yılında 2 bin 264 ölümlü kazada 2 bin 948 kişi ölmüş. 2016 yılında bin 845 ölümlü kaza, 2 bin 266 kişi ölmüştür. Maalesef ölümler devam ediyor. Belki dünyanın birçok yerinde ölümler devam ediyor. Ama tek dileğimiz ve beklentimiz ve bütün gayretimiz bu yönde ve ölüm sayısını azaltarak sıfır hedefe yaklaşabilmek. Bunun için de sadece emniyetçiler olarak bizler değil, yol kullanıcısı olarak, sürücü olarak, yolcu olarak sizlerin önemli görevleri var.

 

Hitay GÜNER, Trafik Kazaları Önleme Der. Bşk. Bakınız bizim yasamızda yanılmıyorsam 30, belki 31-32 olabilir, trafik kaza nedeni var. Ama bunların içerisinde beşini her gün yaşıyorsunuz. Sürücü belgesi olan kişiler, hatta yayalar her gün yaşıyoruz. Ben bu beşinin üzerinden çok kısa geçmek istiyorum. Bunlardan birincisi hız. Hız konusu daha evvel anlatıldı zaten. Ama ben şunu vurgulamak istiyorum. Bakınız hız sadece bir kaza nedeni değil. Bütün kazaların içerisinde var. Bundan bir ay evvel Çanakkale'de bir deprem oldu. Kimse ölmedi. Birkaç kişi yaralandı ve bir iki de bina yıkıldı. 1999 yılında Körfez depremi oldu, binlerce insan öldü. Her şey yıkıldı. Nedir bu?  Depremin şiddeti. Depremin şiddeti 5.2, depremin şiddeti 7.2; birinde ölen yok, öbüründe binlerce insan öldü. İşte aynı şey hızda da var. Yani herhangi bir başka nedenle kaza yapıldığında eğer hız düşükse hasar az, eğer hızlıysa hasar fazla. Onun için diyoruz ki tek kelimeyle, bundan evvel anlatılanlar çerçevesinde diyoruz ki, hızınızı muhakkak kontrol edin araç kullanan kişiler. Bir ikincisi cep telefonudur. Bugün dünyanın en büyük problemi cep telefonudur. Bazı ülkelerde cep telefonun araç içerisinde kullanılması her şekliyle yasaktır. Şunu lütfen seyredin. Evet, sesi alamadığınız için tam takip edemediniz. Ama özü şu,  film oynatılırken bütün cep telefonları, herkesin cep telefonu çalıyor. Herkes cep telefonunu çıkartıyor, bakıyor. O sırada kaza oluyor. Yani cep telefonunuzu kullandığınız, hele hele mesaj attığınız zaman bir göz kırpma süresi içerisinde kaza olur. Sonra da kazanın nasıl olduğunu bilemezsiniz. O bakımından cep telefonunu zinhar, hiçbir şekilde kullanmayın diyoruz.

 

Canberk HURMOĞLU, HED Danışmanlık: Çünkü hiçbiriniz trafik kazasına karışacağınızın farkında değilsiniz. Risk algılamanız yok. Sistemsel olarak eğitim aldığınızda, ben yol güvenliği konusunda, sürüş konusunda eğitim veren bir kurumun yöneticisiyim ve eğiticisiyim. Hepiniz risk altındasınız kapıdan çıktığınız andan itibaren. Tek sorun, bunun farkında değilsiniz. Burada anlatılanları can kulağıyla dinleyememenizin sebebi bunların hiçbirinin sizin başınıza bir saat sonra gelme riskinin farkında değilsiniz. Ben 25 yıldır bu sektörde yol güvenliği konusunda çalışıyorum; bir kişinin dahi trafik kazasından dolayı burnu kanamasın diye. Bugün buraya geldiğimizde bir trafik kazasına karışma riskinin yüksekliğini aslında dostlar ortaya koydular. En azından bu karışacağınız trafik kazasından çıkabilmek için emniyet kemeri takabiliyor olmanız lazım. Biz yetişkinlerin bir davranışı değiştirebilmek için uygulamamız gerekiyor. Başka türlü anlamıyoruz. Görselleri görüyoruz. İkna olmuyoruz.



Ulusal Trafik Güvenliği ve Trafik Eğitimi Paneline Ait Görseller

güncelleme: 8.5.2019 11:30