<p>​<span style="text-align: justify;">19 Mayıs Atatürk&#39;ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı&#39;nın önemini, tarihini ve anlamını değerlendiren </span><strong style="text-align: justify;">İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu</strong><span style="text-align: justify;">, zaman zaman dile getirilen &quot;Atatürk&#39;ün Anadolu&#39;ya bizzat Padişah VI. Mehmet Vahdettin tarafından, Milli Mücadele&#39;yi başlatması için gönderildiği&quot; iddiasının &quot;yalan ve çarpıtma&quot; olduğunu söyledi.</span></p><p style="text-align: justify;"><strong>&quot;BİZZAT VAHDETTİN YALANLIYOR&quot;</strong></p><p style="text-align: justify;">Padişah VI. Mehmet Vahdettin ve dönemin Osmanlı hükümetinin Mustafa Kemal&#39;i Samsun&#39;a Milli Mücadele&#39;yi başlatması için değil, tersine, İstanbul&#39;dan ve göz önünden uzaklaştırmak, işgalci devletlere karşı olabilecek hareketleri engellemesi için gönderdiğini kaydeden Babüroğlu, &quot;Malum &#39;Kurtuluş Savaşı&#39;nı başlatmak için Mustafa Kemal&#39;i Anadolu&#39;ya Vahdettin gönderdi&#39; iddiasında bulunan ve tarihi çarpıtanları, daha sonra bizzat Vahdettin yalanlar. Vahdettin, 1923&#39;te Mekke&#39;de yayımladığı beyannamede, Atatürk&#39;ü Kurtuluş Savaşı&#39;nı başlatması için Anadolu&#39;ya göndermediğini, &#39;Mustafa Kemal&#39;i Anadolu&#39;ya gönderen kabineye uydum&#39; diyerek itiraf eder. Ayrıca, Mustafa Kemal Samsun&#39;a çıkmadan önce, Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa, 30 Mart 1919&#39;da İngiltere&#39;nin sömürgesi olmak için İngiltere&#39;ye zaten başvurmuşlardı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak; &#39;Mustafa Kemal Paşa, Damat Ferit&#39;i sadrazamlıktan uzaklaştırmak için çalışıyordu. Damat Ferit, Mustafa Kemal&#39;i İstanbul&#39;dan uzaklaştırmak istediğini, Savunma Bakanı Şakir Paşa bana Genelkurmay Başkanı olduğum için söyledi…&#39; demiştir. Özetle Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı Devleti&#39;ni ve Hanedanı&#39;nı kurtarmak amacıyla değil, kayıtsız şartsız ulus egemenliğine dayanan yeni bir Türk Devleti kurmak amacıyla Anadolu&#39;ya çıktı.&quot; ifadelerini kullandı.</p><p style="text-align: justify;"><strong>MUSTAFA KEMAL: &quot;YETKİYİ BİLEREK VERMEDİLER&quot;</strong></p><p style="text-align: justify;">Babüroğlu, Mustafa Kemal&#39;in konuyla ilgili değerlendirmelerini ise şöyle aktardı: &quot;Mustafa Kemal, Ordu Müfettişlik görevinin verilmesi konusunu Nutuk&#39;ta şöyle anlatır: &#39;Bu geniş yetkiyi, beni İstanbul&#39;dan sürmek ve uzaklaştırmak amacıyla Anadolu&#39;ya gönderenlerin bana nasıl verdiklerine şaşabilirsiniz. Hemen söylemeliyim ki, bana bu yetkiyi onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Her ne olursa olsun benim İstanbul&#39;dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe, &#39;Samsun ve yöresindeki düzen bozukluğunu yerinde görüp önlem almak için Samsun&#39;a kadar gitmek&#39; idi… O günlerde Genelkurmay&#39;da bulunan ve benim amacımı bir ölçüde sezinleyen kişilerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular ve yetkiyle ilgili yönergeyi de kendim yazdırdım.&#39;&quot;</p><p style="text-align: justify;"><strong>&quot;GÖNDERENLERLE GİDENİN HEDEFLERİ AYNI DEĞİLDİ&quot;</strong></p><p style="text-align: justify;">Babüroğlu, &quot;Mustafa Kemal&#39;i Anadolu&#39;ya göndermeye karar verenlerle, kendisinin hedefleri arasında hiç benzerlik olmadığı kısa sürede ortaya çıkmıştır&quot; diyerek şöyle devam etti: &quot;Görevlendirme yönergesinin ayrıntılarını, Mustafa Kemal Paşa Genelkurmay İkinci Başkanı Kazım Paşa&#39;yla (İnanç) düzenler. Görev Yönergesi hazırlanırken, Mustafa Kemal&#39;in tek ilgilendiği konu yetki sorunudur. Kazım Paşa&#39;ya: &#39;Şu iki noktayı mutlaka ekle, onlar bana yeter. Birinci madde, Samsun&#39;dan başlayarak, bütün Doğu vilayetlerindeki kuvvetlerin komutanı olabilmem ve bu kuvvetlerin bulunduğu vilayetler valilerine doğrudan emir verebilmemdir. İkincisi, bu bölge ile herhangi bir temasta bulunan askeri ve sivil makamlarla yazışmada bulunabilmeliyim.&#39; der.&quot;</p><p style="text-align: justify;"><strong>&quot;ATATÜRK TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRDİ&quot;</strong></p><p style="text-align: justify;">Osmanlı Devleti&#39;nde toprak kaybının ve geri çekilmenin 1683&#39;teki 2. Viyana Kuşatması ile başladığını hatırlatan Babüroğlu, &quot;Osmanlı Devleti, 1877-18778 Osmanlı-Rus Savaşı&#39;nda ve 1912-1913 Balkan Faciası&#39;nda Tuna ve Balkanlardaki hemen tüm topraklarını kaybetti. 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı sonunda dağıldı. 30 Ekim 1918&#39;de imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması&#39;yla da fiilen sona erdi. 19 Mayıs 1919&#39;da, Mustafa Kemal Paşa&#39;nın Milli Mücadele yolculuğu başladı&quot; dedi. Babüroğlu, Atatürk&#39;ün Samsun&#39;a çıktığındaki durumu ise şöyle özetledi: &quot;Mustafa Kemal Paşa, Samsun&#39;a ayak bastığında, şehirde İngiliz işgal kuvvetleri vardı. Pontusçular sokaklarda kol geziyordu. Halk kendisini koruyamayacak durumdaydı. Türkiye Cumhuriyeti&#39;nin doğum sancıları, 19 Mayıs 1919&#39;da Samsun yolculuğu ile başlar. Bu zorlu ve engellerle dolu yolculukta, tarihin akışını değiştirecek lider, hem kendisinin hem de milletinin ve mazlum ulusların kaderine damgasını vuracaktır.&quot;</p><p style="text-align: justify;"><strong>&quot;O YALNIZCA TÜRK MİLLETİNE GÜVENDİ&quot;</strong></p><p style="text-align: justify;">Mustafa Kemal&#39;in 19 Mayıs 1919&#39;da Samsun&#39;a çıktığında, kendi ifadesiyle &quot;elinde hiçbir maddi kuvvet olmadığını, yalnızca Türk milletine güvenerek hareket ettiğini&quot; hatırlatan Babüroğlu, Milli Mücadele&#39;nin ilk ve temel manifestosu olan Amasya Genelgesi&#39;nin yayımlanması konusunda da fikir ayrılıkları yaşandığını kaydetti. Babüroğlu, &quot;Atatürk, Nutuk&#39;ta Amasya Genelgesi&#39;nin imzalanması konusundaki fikir ayrılıklarını, Rauf Bey&#39;in (Orbay) misafir olduğu gerekçesiyle imzalamak istemediğini, Refet Bey&#39;in ise (Bele) gelecekte olabilecek olumsuzluklar karşısında sorumluluk almamak amacıyla, belge üstüne kendine özgü belli belirsiz bir işaret koyduğunu ifade ederek anlatır. Yine Atatürk&#39;ün ifadesine göre Rauf Bey daha sonra Mustafa Kemal tarafından ikna edilerek Amasya Genelgesi&#39;ni imzalamış, Ali Fuat Paşa ise (Cebesoy) tereddüt bile göstermemiştir&quot; diye konuştu.</p><p style="text-align: justify;"><strong>19 MAYIS NASIL BAYRAM OLDU?</strong></p><p style="text-align: justify;">Babüroğlu, 19 Mayıs&#39;ın bayram oluşunu ise şu ifadelerle anlattı: &quot;Mustafa Kemal Paşa&#39;nın Samsun&#39;a çıkışını ebedileştirmek isteyen Samsun halkı, 1926&#39;dan itibaren 19 Mayıs&#39;ı &quot;Gazi Günü&quot; olarak kutlamaya başladı. 24 Kasım 1934&#39;te, Mustafa Kemal&#39;e Atatürk soyadının verilmesinden sonra, 1935 yılından itibaren &quot;Gazi Günü&quot;nün adı &quot;Atatürk Günü&quot; oldu. 4 Temmuz 1938&#39;de çıkarılan bir kanunla, 19 Mayıs, &quot;Gençlik ve Spor Bayramı&quot; olarak kabul edildi. Böylece Atatürk, 19 Mayıs Bayramı&#39;nı gençlere armağan etti. Bayram, 19 Mayıs 1939&#39;dan itibaren, resmi olarak kutlanmaya başlandı. 1980&#39;de 19 Mayıs&#39;ın adı, &quot;Atatürk&#39;ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı&quot; olarak değiştirildi.&quot;<br/></p><p><br/></p>